İNTİHAR PSİKOLOJİSİ
Yaşamak sorumluluk almaktır aslında… Neşesiyle, hüznüyle,acılarıyla,sürprizleriyle,hayalkırıklıklarıyla,mucizeleriyle iyi kötü anılar yaşanmak için yeni doğmuş bir bebeğin hayat yolunda dizilmiş bekliyordur en başta… Dünyanın düzeni bu ; insanoğlu doğar büyür ve ölür. Sonu olmayan bir yol değildir, her canlı bir gün mutlaka ölümü tadacaktır.Buna insanın kendisi karar vermez, herkesin ömrü, yaşayacağı gün sayısı bellidir ve hayatını sonunu bilmeden yaşamak insan için daha rahatlatıcı bir şeydir.Öleceğimiz günü bilseydik eğer,o güne adabte olurduk, karamsarlığa kapılırdık, yaşamaya değer durumları önemsemezdik,her şey anlamsız gelirdi. Oysaki nerede ne zaman nasıl başımıza geleceğini bilmemek hayata tutnmayı sağlar, hedefler koydurur, baş etme gücü verir, hayal kurdurur.
Kimileri doğduğu günden itibaren yetiştiriliş biçimi, genetik eğilimi ve çevresel sebeplerle kişiliğini yara alarak oluşturmuştur. Çocuklukta yaşadığı travmalar, yaşamına giren ve iz bırakıp giden insanların olması, hayal kırıklıkları, hor görülme, değersizlik ve suçluluk hisleri nedeni ile kişi sırtına binen hayat yükünün altında ezilmeye başlar. Ruhsal açıdan çok da sağlıklı olmayan intihara meyilli kişiler bu yükten kurtulmanın tek çaresini önce yataktan çıkmamaya, insanlardan uzaklaşmaya başlayarak bulmaya çalışır. Bu depresif mod içerisindeyken kişi öz bakımını yapmaz, arkadaşlarıyla ailesiyle çok fazla iletişim kurmaz, iştahında çok fazla artma ya da azalma görülür,uyku problemleri yaşar, evden çıkmak istemez, umutsuzluk ve değersizlik hisleri yakasını bırakmaz. Depresyon majör depresyon boyutunu aldığı zaman intihar meyilli ciddi derecede artış gösterebilmektedir. Gücünün kalmadığını, bu dünyada yaşamak için bir sebep bulamadığını söyleyen kişi yaşamını sonlandırma girişiminde bulunur.
İntihara karar veren kişi sık sık ölümle alakalı konuşmaya başlayabilir. Çevresine sinyaller gönderir, eşyalarını dağıtmaya başlayabilir, ölümden sonraki hayatla alakalı sorular sormaya başlar, internette araştırmalar yapar, bazen çevresine açık açık ölüm düşüncesi olduğunu söyler. Daha önce intihar girişiminde bulunmuş olan kişi bir şekilde vazgeçmiş veya kurtulmuşsa bir daha intihar girişimi olma ihtimali göz önünde bulundurulmalıdır. Sürekli depresyon halindeki bu kişinin bir anda çok huzur ve mutlu bir tutum sergilemesi şüphe duyulması gereken bir durumdur. Kişi kafasına intiharı koyduğu zaman davranışları değişir hafif bir huzur ve gevşeme hissi yaşar. Çevresi tarafından bu ruh hali değişimi ciddiye alınmalı ve bir uzmana başvurulmalıdır. Ayrıca çevresinin tutumu bu kişiye karşı kesinlikle soğukkanlı bir şekilde olmalıdır. Derdine ortak olunup onunla birlikte olaylar dramatize edilmemelidir.
Bazı ailevi sorunlar, büyük kayıplar (hem maddi hem manevi),yakınlarından birinin hastalığı, alkol ve madde bağımlılığı, ergenlik dönemi sıkıntıları, boşanmalar, terk edilmeler, yalnızlık, aldatılmalar, platonik aşık olma hali, psikolojik rahatsızlıklar(depresyon, şizofreni, bipolar bozukluk ,kişilik bozukluklarında ,bağımlılıklar vs…) intihara zemin oluşturan başlıca durumlardır.
İntihar iki şekilde gerçekleşir ya bir süreçle intihar zemini hazırlandıktan sonra gerçekleşir ya da dürtüsel bir tepki olarak anlık bir kararla gerçekleşir. Ölme isteği zaman zaman her insanın aklına gelen bir olgudur ancak insanlar bunu bir an önce akıllarından çıkarıp hayata adapte olup,sorunlarına çözüm bulmaya çalışırlar ve bu düşünceden kurtulurlar. İntihar edecek olan kişinin çoğu zaman çözüm arayacak gücü ve enerjisi yoktur. Ancak unutulmamalıdır ki intihar bir zayıflık ve bir kaçıştır. İnsanın sorunlarının üstesinden gelmesi ,hayata dair sorumluluklarının altından kalkabilmesinin illa ki bir yolu vardır ve bu yol bulunur. Kişi mutlaka ama mutlaka bir uzman desteği ile hayata yeniden tutunacak gücü kendinde bulmalı baş etme yöntemleri geliştirilmelidir.
Uzm.Klinik Psikolog Sinem ÖZER