Her yeni günde bambaşka vukuatların yaşandığı bir zaman dilimidir. Her güne sığması ve yapılması gereken eski, yeni bir sürü iş birikir. Bu işlerin her insan için ifade ettiği farklı farklı anlamlar vardır. Bu anlamlar, insanı eyleme geçmesi için motive eder. Bir insan her gün aynı şeyleri yaşasa hayat çok anlamsız ve değersiz gelebilir. Her zaman aynı işler de yapılsa, her gün aynı yoldan yürünmek zorunda da kalınsa hiçbir gün diğer bir güne benzemez.
Herakleitos’un dediği gibi “aynı nehirde iki defa yıkanılmaz”. Çünkü sen aynı sen değilsindir, nehirde aynı nehir değildir. Dünya dönmektedir ve evren sürekli değişmektedir. Hayatta, ne olursa olsun, mutlaka değişen bir şeyler vardır. Çünkü bir durum eyleme dönüştüğü zaman, mutlaka duygular ve hislerde bu eyleme dâhil olur. Duyguları asla pas geçmemek gerekir. Günlük olayları ve rutinleri sıra dışı kılan, tamamıyla duygulardır.
Bir eylemin içine duygular katılmıyorsa, eylemin insan zihninde oluşturduğu alan çok dar ve sınırlıdır. Fakat bir durum hakkında bir takım duygular yaşayan kişi, benzer bir durum yaşadığı zaman aynı duyguyu zihninde tekrar çağırabilmektedir. Sonrasında ise yaşadığı daha önceki olayı hatırlamakta zorlanmamaktadır. Mesela değişik bir tablonun olduğu bir evde; genç bir birey, gergin anlar yaşamıştır. Bu genç kişi seneler sonra bile, benzer bir tablonun bulunduğu başka bir mekânda, daha önce yaşadığı gergin duyguları yaşadığını hisseder. Böylece geçmişte yaşadığı gerginlik veren olaya zihninde tekrar dönebilmektedir ve kolaylıkla hatırlayabilmektedir.
Bu yüzden benzer olaylar herkes için farklı hassasiyetler ortaya çıkarır veya benzer olaylar karşısında insanlar farklı tepkiler verir. Bütün bu yaşananlar karşısında verdikleri tepkileri ve hissettikleri duyguları zihin kayıt altında tutar. Benzer bir durumlarla karşılaşıldığı takdirde, ister istemez aynı duyguyu hissedebilirler.
Buradan yola çıkılarak, bir insanın zihninde kaygının, stresin, öfkenin, hüznün kayıtlı olduğu olaylar yoğunlukta ise, nerede ise benzer birçok olaya aynı tepkiyi verebilmektedir. Örneğin başarının çok ön planda olduğu aile ortamında yetişen bir çocuk hayatını başarı merkezli olarak kurmaya çalışır. Fakat yüksek başarıyı elde etmek için çok fazla kaygılanan bir aile varsa, benzer olaylar karşısında aynı tepkiyi gösterir.
Çocuğu sınava girdiğinde büyük başarı bekleyen aileler çok stresli olurlar. Çünkü yüksek başarı beklentisi ile stresi doğru orantılı yaşayan bireyler, karşılaştıkları her zorlukta benzer his ve duyguları beraberinde yaşayacaklardır. Yüksek başarı beklentisi ile gelişen olumsuz duygular karşısında bedensel tepkiler ortaya çıkabilir. Şiddetli karın ağrısı, baş ağrıları, sindirim sistemi sıkıntıları, kalp çarpıntısı, nefes daralması gibi. Sonuç olarak başarıya giden bir yolda bireyin hissettiği bütün duygular yüksek başarı beklentisini tetiklerken olası bedensel semptomlarda yüksek beşeri özelliklerine dönüşebilir. Bu yüzden sınavları stres ile değil, sükûnet ve neşe ile karşılamak, kişiyi hem ruhsal hem de fiziksel olarak çok daha iyi bir sonuca götürür.