Günümüzde tanı kriterlerinin ve sınıflama sistemlerinin gelişmesi ile intiharın epidemiyolojisi ve etyolojisi daha iyi anlaşılmaya başlamıştır. Ama zaman içinde yenilenen tanı kriterleri ve sınıflamalar konunun uzun dönemdeki takiplerini ve verilerin yorumlanmasını güçleştirmektedir. Bu çalışmada intihar ile duygudurumu bozukluklukları arasındaki ilişkiler üzerinde durulurken DSM-IV tanı kriterleri esas alınmıştır.
İntihar olgularının yaklaşık %80-90’ında psikiyatrik tanı bulunur. İntihar genellikle psikiyatrik bir hastalığın komplikasyonudur. Pek çok araştırma depresyon ile intiharın yakın ilişkisine işaret eder. İntiharlarda depresyon %40-50 oranında görülmektedir. Bugün intiharın depresyonun bir belirtisi, bir sonucu gibi ortaya çıktığı, kişide depresyon olmasa bile çoğu durumda intihar ederken depresif duygudurumunun eşlik ettiği düşünülmektedir. Zaten depresyonun DSM-IV tanı kriterlerine bakarsak bunların çoğunun depresyonda olan veya olmayan kişilerde intihar açısından bir belirti veya risk etkeni olarak kabul edilen durumlar olduğu görülür.
A. Özkıyım. tehlikesine işaret eden belirtiler:
1. Daha önceki özkıyım girişimleri ya da özkıyımı düşündürecek belirtiler
2. Aile içinde ya da çevrede özkıyımın bulunması
3. Çevrede dolaylı ya da dolaysız olarak özkıyım girişimleri ile korkutma (tehdit etme)
4. Özkıyım eylemini nasıl yapacağını ya da eyleme nasıl hazırlandığını bildirme
5, Huzursuzluğun ve özkıyım düşüncelerinin ardından devingenleşme
6. Düşlerinde kendisine kıydığını, yüksek yerden düştüğünü. felaketleri görme.
B. Özgül belirti ya da sendromlar,
1. Korkulu, ajite sendromlar.
2. Uzun süren uykusuzluk
3. Duyguların yoğunlaşması ve saldırganlık birikimi
4. Depresyonların başlangıç ve bitiş dönemleri
5. Biyolojik nedenli bunalım dönemleri (Puberte, gebelik. doğum sonrası, klimakteriyum)
6. Şiddetli suçluluk ve yetersizlik duyguları
7. İyileşmeyen ağır hastalıklar8. Alkolizm ve madde bağımlılığı
C. Çevresel koşullar
1.Çocukluk döneminde aileleri dağınık ve aile sorunu olanlar.
2.İlişki azlığı, yalnızlık, göç, sevgi yitimi)
3.Mesleksel güçlükler, parasal sıkıntılar.
4.Bir görev ya da amaç yokluğu.
5.Dinsel bağların eksikliği
954 hastada yapılan bir çalışmada hastalar değerlendirilirken yakın dönem ve uzun dönem olarak risk etkenlerini ikiye ayırmanın faydalı olacağı ortaya çıkmış (Clark ve Fawcett 92). Son 1 yıldaki 7 faktör intiharı öngörme açısından önemli bulunmuş; panik ataklar, psişik anksiyete, ciddi oranda zevk ve ilgi kaybı, anksiyeteden depresyona oradan kızgınlık ve öfkeye kayan hızlı döngülü bir duygudurumu, alkol kullanımı, konsantrasyon bozukluğu, genel uykusuzluk. Uzun dönem risk faktörleri de ümitsizlik, intihar düşüncesi, intihara eğilim, geçmişte intihara teşebbüs hikayesidir.
İntihar etmiş duygudurumu bozukluğu olan hastalarda yapılan araştırmalarda (Goodwin 99) risk etkenleri şöyle sıralanmış:
Depresif duygulanım duygudurumu bozuklukları içinde intiharın en sıkı ilişkide olduğu klinik tablodur. Depresif dönemle duygudurumu bozukluklarından birçoğunda hastalığın seyri esnasında karşılaşılmaktadır. DSM-IV’te tanımlanan duygudurumu bozuklukları ana olarak iki başlık altında toplanabilir:
1- Depresif bozukluklar
-Majör depresif bozukluk
-Distimik bozukluk
2- Bipolar bozukluklar
-Bipolar I bozukluğu
-Bipolar II bozukluğu
-Siklotimik bozukluk
Intihar etmiş depresif hastalar majör depresyon tanı kriterlerini tamamlama ve tamamlayamama açısından farklılıklar gösterirler. Majör depresyon tanısı almamış ve intihar etmiş, başka türlü adlandırılamayan depresif bozukluk, depresif mizaçlı uyum bozukluğu, ve distimik bozukluk hastaları daha genç yaşta intihar ediyorlar ve erkek hastaların sayısı daha fazla. Madde kullanım bozuklukları ve sekonder depresyon daha sık, tedavi için bir doktora başvuru sayısı daha az. Intihar eğilimlerinide daha az açmaktadırlar. Hayatlarının son döneminde özelliklede son haftasında kendilerini olumsuz yönde etkileyen bir olayla karşılaşma sıklıkları da daha fazla olmakta.
Intihara teşebbüs etmiş erkek hastalarda komorbid depresif bozukluklarına bakıldığında prevelans majör depresyonda %27, distimik bozuklukta %17, depresif mizaçlı uyum bozukluğunda %4 bulunmuş.