Yaşamın ikinci on yılı olan ergenlik çağı, her birimiz için çok farklı, çok duygulu, içimizde fırtınaların estiği ancak hayata karşı bir o kadar da acemi olduğumuz bir dönemdir. Ruhbilimcilerin çoğuna göre ergenlik yani "adolesans" ve kriz, eş anlamlıdır. Bu çağa ait krizleri iki ana grupta inceleyebiliriz.
1- Normal büyüme krizleri:
Ergenlik dönemi fırtınalı, iniş çıkışlarla dolu ve sık sık kesintiye uğrayan bir gelişmeler çağı olarak tanımlanabilir. Sağlıklı ergenlerin bile bu çağlarda normal sayılabilecek krizler yaşadıkları öteden beri bilinen bir gerçektir. Bu tür krizler genellikle günlük olaylara ya da gelişmiş benlik yeteneklerini gerektiren koşullara bir tepki olarak ortaya çıkmaktadır. Cinsel dürtülerin alevlenip genci kamçılaması ancak cinsel yasaklar nedeniyle bu istekleri ertelemek zorunda kalma ya da çocukluğa özgü bağımlılıktan kurtulma istekleri ile ana babaya hala bağımlı olma gerçeği arasında kalan ergen, kendini bu çatışmaların ortasında bulur. Bizim ülkemizde olduğu gibi bir meslek sahibi olabilmek için uzamış eğitim zorunluluğu ve bunun getirdiği aileye bağımlılık kuşaklar arasındaki çatışmayı arttırmaktadır.
Ergenlik çağına özgü normal krizler arasında ilk aşk denemelerinin yarattığı düş kırıklığı, reddedilme, terk edilme korkuları ve deneyimleri ile baş etme güçlükleri oldukça önemli bir yer tutar. Meslek seçiminde bireysel yetenekler ve özlemler doğrultusunda davranma isteği ile ailenin beklentileri arasında kalma da bir başka kriz nedenidir.
Ergenliğe özgü bu krizlerin ailede uyandırdığı panik ve şaşkınlıkla hekime getirilen bir genç çok dikkatli, saygılı ve sıcak bir ilişki içinde dinlenmelidir. Bu görüşmede krizin bir hastalık olmadığı, büyüme çağına özgü bir sorun olduğu gence ve ailesine açıklanınca büyük bir rahatlama gözlenir. Ana babanın gence karşı tutumları bu büyüme krizlerinin çözülmesi ve ya derinleşmesini belirlemede çok büyük bir önem taşır. Duyarlı, olgun, hoş görülü ana babaların gençlerle ilgili sorunları çok daha az olacaktır. Buna karşılık her şeyin "daha iyisini bilen" ana babaların otoriteleri karşısında bunalan gençlerin durumu zordur.
Burada ana babalara çok iş düşer. Şimdi artık onlara sesleniyorum: Çocuğunuzun daha sağlıklı, daha başarılı, daha mutlu ve güvenli olmasını istiyorsanız, onlara saygı gösterin. Sizin bu dönemde onlara gösterdiğiniz saygı, sonradan katlanarak size dönecek ve çocuklarınızla gurur duyacaksınız. Lütfen her şeyi siz bilmeyin, onlara nasihat etmeyin, bırakın bazı şeyleri onlar kendi yaşamlarında deneyerek, bazen yanlışlar yaparak öğrensinler. Onlardan, olacaklardan korkmayın. Kendi kurallarınızı onlara uygulamayın. Onlar sizin bir uzantınız değil, başka kişilikte başka insanlar onlar. Onlara sevmeyi öğretin. İnsanlar sevgiyi en iyi sevile sevile öğrenir.
Ergenlik çağında ortaya çıkan bu krizler çoğunlukla kısa zamanda ve ve kolayca atlatılır ve müdahale gerektirmez. Bazen aile büyükleri ve psikiyatrların bu krizi aşmada yardımı gerekebilir.
2- Acil müdahale gerektiren krizler:
Bu krizlerin çoğu ergenle onun sorumluluğunu üstlenen kişiler arasındaki iletişimin bozulması sonucu olarak ortaya çıkar. Buna örnek olarak şu tür durumlardan söz edebiliriz:a- Öfke Reaksiyonları (Temper Tantrum Reaksiyonu)
Gençleri bu duruma getiren en önemli duygu çaresizlik ve yetersizliktir. Genç, kendini çok köşeye kıstırılmış hissettiğinde bu reaksiyonu gösterebilir. Öfke çok özgül ve tek bir kişiye yönelik olabileceği gibi dürtü doyumlarını engelleyen herkese genellenmiş de olabilir. Öfke yarata bu durum çok acımasız ve aşağılayıcı ise, tehlikeli davranışlara ve hatta intiharlara neden olabilir. Çünkü gençler hayatın, yaşamanın ne kadar değerli olduğunu henüz fark etmemişlerdir. Öfke ile ortalığı birbirine katan, vuran, kıran gencin amacı bir yandan içindeki durduramadığı duygular boşaltırken, bir yandan da çevreye göz dağı vermektir. Öfkenin dozu çok yükselirse yargılama, gerçeği değerlendirme ve dürtü kontrolü ciddi olarak bozulabilir. Deneyimsiz ruh hekimleri ve psikologlar bu öfke patlamalarını psikotik bir nöbetle karıştırabilirler.
b- İntihar Tehditleri ve Girişimleri:
Ergen krizin en ciddi olanlarından biridir. 16-22 yaş arasındaki ölüm nedenleri arasında intihar 3. sırayı almaktadır. Bu gençler muhtemelen çevreyi etkilemek ve yönlendirmek için yaptığı daha hafif girişimlerin sonuç vermemesi üzerine intihara yönelmiş olabilirler. Yani bunu yapacaklarının sinyallerini önceden verirler. Ayrıca gençlerin bir kısmı ölümle dans eder, yani asıl amacı ölmek değil, içinde bulunduğu belki de çok küçük bir sorundan kurtulmaktır. Gerçekten ölmek değildir istediği. Ama hayata karşı o kadar acemidir ki, bazen göstermelik olarak aldığı ilaçlarla ölür gider. Yaşamını sonlandırma durumuna gelmiş ergenin bu isteğinin altında oldukça uzun bir süre içinde gelişmiş bir depresyonun varolabileceği unutulmamalıdır. Bu tür depresyonlar çoğu kez ana baba arasındaki bozuk ilişkilerden kaynaklanmaktadır.
c- Histerik Reaksiyonlar:
Sinir sistemine ait organik bir bozukluk olmaksızın ortaya çıkan işlev bozuklukları, bu gruba girer. Histerik felçler, bayılmalar, histerik körlük, buna örnek gösterilebilir.
d- Yeme Alışkanlığında Bozulmalar: (Anoreksiya Nevroza)
Kilo kaybı, adet kesilmesi, aşırı hareketlilik ve cinsel soğukluk gibi belirtilerle seyreden bu hastalık tipik olarak ergenlik çağındaki kızlarda görülen ve yaşamı tehdit eden ciddi bir ruhsal bozukluktur. Sorun aile içi çatışmalarla çok ilgilidir.
e- Alkol ve İlaç Bağımlılığı:
Son zamanlarda tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de giderek artmaktadır. Aileler bu konuda her zaman ilgili ve dikkatli olmalı, sorunu asla hafif almamalıdır.
f- Kimlik Bocalaması:
Bu tür bozukluklar özellikle 18-22 yaş grubu ergenlerde görülen ruhsal bozukluklar içinde birinci sırayı almaktadır. Belirtileri şunlardır. Derslere karşı ilginin azalması, akademik başarının düşmesi, iştah ve uyku bozuklukları, yaşamın anlamını kaybetmesi ve karamsarlık gibi depresif duygular, özellikle gündüz gelen iç sıkıntısı ve çabuk öfkelenmeler. Bir çok araştırmacıya göre bu belirtilerin altında yatan gerçek sorun kimlik bocalamasıdır. Kim olduğuna karar vermede bocalayan gençler cinsel ve mesleki kimliğini belirlemede bazen ciddi krizler içine girebilirler.
Özellikle ana baba ile ilişkilerin sorunlu olduğu durumlarda ergenler kendilerine model olabilecek yakın ve destekleyici ebeveyn bulamadıklarında kimlik arayışları kriz durumuna dönüşebilir. Psikoterapilerle sağlanan destekler gencin bu bocalamayı atlatmasına çoğu zaman yeterli olur.