Panik atak beklenmeyen bir anda gelen ve birkaç dakika içerisinde en üst seviyeye çıkabilen, kalp krizi geçiriyor ve boğuluyormuş hissi vb. olumsuz duygular uyandıran yoğun kaygı durumudur. Genellikle aniden başlayan bu kaygı bozukluğu kısa süre sonra en üst seviyeye ulaşabilir ve 15-20 dk ile bazen daha uzun süre devam eden ataklar şeklinde kendini gösterebilir.
Panik atak sırasında kişi, mide bulantısı, kusma hissi, baş dönmesi, el ve avuç içlerinde terleme, sıcak basması, kalp krizi geçiriyormuş hissi, hızlı kalp çarpıntısı ve göğüs ağrısı, nefes almada güçlük, hızlı nefes alıp verme, beden algısının bozulması veya kontrolünü kaybediyor hissi vb. duyumlarla beraber deliriyormuş hissi, bayılacak ve ölecekmiş düşüncesi yaşayabilirler.
Yukarıdaki belirtilerden de anlaşılacağı gibi danışan çoğu zaman yaşadığı sorunun bedensel bir rahatsızlıktan kaynaklandığını düşünmekte çeşitli tıbbi tetkikler yaptırarak rahatsızlığına fiziksel sebepler arayabilmektedir. Ancak yapılan bu tetkikler sonucunda yeterli fiziksel kaynağa ulaşılamadığı durumlarda psikolojik olabileceğini düşünmekte bu durum da psikolojik tedavinin geç başlamasına neden olabilmektedir.
Kişi her panik atak sonrası bu atakların tekrarlanacağı kaygısı ile evden dışarı çıkamama, kapalı alanlarda ve açık alanlarda(agorafobi) olmaktan kaçınma durumu ile sosyal yaşamında sorunlar yaşamaya başlar. Ayrıca yanında ihtiyaç duyacağını düşündüğü birçok şeyi taşıma, güvendiği biri olmadan dışarı çıkmama, gittiği yerlerde hastane veya sağlık kuruluşu olup olmadığını önceden araştırma gibi güvende hissetmeye yönelik davranışlar sergileyebilirler. Bu durum kişilerin gündelik yaşam akışlarını ve yaşam kalitelerini olumsuz etkileyebilir. Çünkü kişi hayatını panik atak çerçevesinde düzenlemeye başlar ve sürekli tetikte olma ve önlem alma hali içinde olur.
Panik atak tedavisinde farklı yöntemler kullanılmaktadır. Bir psikiyatrist tarafından tanı konulup, danışan için yine psikiyatrist tarafından uygun ilaç modeli seçilerek ilaçla tedavi yapılabileceği gibi uygun psikoterapi yöntemlerinden yararlanılarak ilaç kullanılmaksızın da psikoterapi yöntemleriyle çalışmak da mümkündür.
Psikoterapide danışan ihtiyacına uygun olarak farklı psikoterapi yöntemleri kullanılmakla birlikte özellikle Bilişsel-Kognitif Davranışçı Terapi(BDT) ve EMDR (Türkçe açılımıyla Göz Hareketleriyle Duyarsızlaştırma ve Yeniden İşleme) terapisi panik atağın terapisinde ön plana çıkmaktadır. BDT ve EMDR terapisi ile ilgili yapılan araştırmalarda panik atağın tedavisinde olumlu sonuçlar elde edilmiştir.
Ayrıca bazı durumlarda da ilaç tedavisi psikoterapiyle birlikte kullanılmaktadır. Danışanların ihtiyacına ve panik atağın kaynağına, kişinin kişisel ve sosyal kaynaklarına ve rahatsızlığın boyutuna göre; danışanla hangi psikoterapi yöntemlerinin kullanılacağına ve nasıl bir çalışma planı yapılacağına karar verilmesi en önemli süreçlerden biridir.
Panik atağın sebepleri çok çeşitlidir. Öncelikle panik atağın altında yatan sebeplerin bulunması gereklidir. Bu sebeplerle hangi psikoterapi yönteminin danışana uygun olacağının kararının uzman kişiler tarafından alınması yerinde olacaktır. Psikoterapinin panik atağın tekrar yaşanma riskini ciddi ölçüde azalttığına dair pek çok araştırma ve çalışma mevcuttur.
Yukarıda bahsedilen bilgiler dışında, panik atağın iyileşebilen bir rahatsızlık olduğu gerçeğinin unutulmaması gerektiğidir. Tedavi edilmediği durumlarda kişinin sosyal yaşantısını olumsuz etkileyerek, yaşam kalitesinin düşmesine neden olabilir. Her insan hayatının belli döneminde panik atak geçirebilir ve bunu anlamlandıramayabilir. Yoğun stres, sevilen birinin kaybı ve beklenmedik ağır olaylar sonucunda yaşanılan kaygılar da, panik atak/bozukluk olarak karşımıza çıkabilir. Bu nedenlerden dolayı ayrıntılı bir değerlendirme yapılarak danışanın ihtiyacına en uygun psikoterapi yöntemlerinin belirlenmesi çok büyük önem taşır.
Yalçın Yılmaz
Psikolojik Danışman / Bireysel Psikoterapist