Genellikle çocuklar ve depresyon kelimelerini bağdaştıramasak da istatistikler bize okul öncesi dönemde her yüz çocuktan birinin, okul çağındaki her yüz çocuktan beşinin ve ergenlik döneminde de her yüz çocuktan sekizinin depresif bozukluk belirtileri gösterdiğini belirtiyor.
Çocuklarda depresyon aynı yetişkinlerde olduğu gibi tek bir etkene bağlı olmayıp fiziksel, çevresel, genetik yatkınlık, biyokimyasal etkenlerin birleşimi şeklinde kendini gösteriyor.
Peki çocuğumuz sadece üzgün mü? yoksa depresyon belirtileri mi gösteriyor nasıl anlayacağız? Normal üzüntü hali geçicidir, gelir gider, ve net olarak bir olayla ilişkisi vardır. Klinik depresyon söz konusu olduğunda ise sanki çocuğun üzerinde devamlı bir kara bulut duruyor gibidir. Sıklıkla yaygın bir kasvet duygusu, sinirlilik ve etrafta olup bitene ilgi kaybı görülür.
Bir çok çocuğun hayatı çok zor olabilir, dolayısıyla üzgün ve depresif hissetmek için bir çok sebebi olabilir. Yoksulluk içinde yaşıyor olabilirler. Anne-babaları istismar ediyor olabilir, ya da onlarla ilgilenmiyor olabilir. Yeni boşanmış ve hala tartışmaya devam eden anne-babaları olabilir. Ya da iyi olmayan, yetersiz bir eğitim sisteminin içinde olabilirler. Bunların hepsi depresif durumlar olsa da ille de depresyon yaratacak diye bir şey söyleyemeyiz. Hayat şartlarının çocukları zorladığı böylesi durumlarda davranışsal sorunlar olabilir, çocuklar mutsuz olabilir, ağlayabilir. Hayat zorken kendimizi kötü hissetmemiz normaldir. Dolayısıyla depresyon teşhisi için acele edilmemelidir.
Depresyon belirtilerine benzerlik gösteren bir başka durumsa aşırı baskı altında, programları aşırı yüklü çocuklarda görülebiliyor. Aileler çocukların yükünü hafiflettiğinde depresyona benzer belirtiler de kaybolur.
Ayrıca değişik çocukluk evrelerine göre “normal” olarak adlandırılan davranışlar değişim gösterir; dolayısıyla depresyon olarak nitelendirmeden önce çocukların bir değişim döneminde olup olmadığını da bakmak önemlidir.
Buna bir örnek olarak; ergenlerde görülen depresyonlarda aşırı tedirginlik, huzursuzluk, öfke patlamaları, sabırsızlık, çabuk sıkılma, dikkat dağınıklığı, dürtüsellik, aşırı hareketlilik, düşünmeden çok sayıda amaçsız girişimde bulunma ve kurallara karşı çıkma eğilimi ön planda olabilir. Ancak depresyon belirtileri ve ergenlik döneminin özellikleri benzerlik gösterdiğinden depresyon tanısı koyarken duyarlı davranılmalı, depresyon beraberinde sıklıkla görülen kaygı bozuklukları da dikkate alınmalıdır.
azı durumlarda da maskelenmiş depresyon görülebilir; burada depresif duygu durumunun yerini kızgınlık ve öfke nöbetleri almıştır. Bu tip daha çok okul öncesi çocuklarında görülmektedir. Beş yaşından küçük çocuklarda depresyon görüldüğünde bu sıklıkla annenin ya da temel bakım verenin ruhsal durumunu yansıtır. Bu yüzden çocuk için gelinse bile anne, ya da çocuğa temel bakım veren kişinin değerlendirilmesi elzemdir.
Depresyonu, kalıtım ve biyokimyayı da içeren biyolojik etkenler ile psikososyal etkenlerin birbirleriyle etkileşimi sonucunda ortaya çıkan bir durum olarak nitelendirebiliriz. Depresyona sebebiyet veren psikososyal etkenler konusunda psikologlar farklı kuramlar geliştirmişlerdir.
Aslen duygulanım bozukluğu olduğunu söyleyenler çoğunlukta olsa da aslında bir bilişsel bozukluk olduğunu, ikincil olarak duygulanım bozukluğu olarak ele alınabileceğini söyleyen görüşler de bulunmaktadır. Bilişsel bozukluğun açıklaması olarak ise bir çocuğun ya da yetişkinin yaşamın ilk dönemlerinden itibaren hem kendiyle, hem dış dünyayla, hem de geleceğe yönelik yerleşmiş olumsuz kavramlara sahip olmasını verebiliriz.
Çevrenin etkisini gösteren bazı araştırmalarda akademik olarak düşük performans gösteren çocukların başarılı oranlara nazaran daha fazla depresyon belirtisi gösterdiği bulunmuştur.
Kızgınlık ve huysuzluk
Devamlı görülen mutsuzluk ve umutsuzluk hissi
Sosyal hayattan geri çekilme
Reddedilme veya onaylanmamaya yönelik aşırı hassasiyet
İştahta artış veya azalma
Uyku düzenindeki değişimler – aşırı uyku ya da uykusuzluk
Bağırma ve ağlama nöbetleri
Konsantrasyon güçlüğü
Düşük enerji ve halsizlik
Tıbbi müdahaleye yanıt vermeyen fiziksel şikayetler (örneğin mide veya baş ağrısı)
Değersizlik veya suçluluk hissi
Düşünme ve odaklanma süreçlerindeki aksamalar
Ölüm ya da intihar düşüncesi
Tüm çocuklarda bu belirtilerin tümü görülmeyeceği gibi farklı zaman ve ortamlarda farklı şekillerde ortaya çıkabilirler.
Bir çok depresif belirti ( yemek, uyku ve aktivitelerde değişiklikler)
Aile de dahil olmak üzere sosyal içe kapanıklık, izolasyon
Çaresizlik, ümitsizlik, intihar, ölüm ve ölmek üzerine konuşmalar
Uygunsuz davranışlarda artış
Daha fazla ağlamak veya azalmış duygusal ifade
Sık kazalar
Daha fazla risk içeren davranışlar
Eşyalarını başkalarına dağıtmak
Görülmesi nadir olmakla birlikte yukarıda sözü geçen belirtiler gözlemlendiğinde ivedilikle bir çocuk psikiyatrisi uzmanına başvurulması önerilir.