MERSİN   FORUM  ÇÖZÜM   KLİNİK    PSİKOTERAPİ MERKEZİ


                                                  
HASTALIKLAR

Sosyal Kaygı Bozukluğu (Sosyal Fobi)



Sosyal Kaygı Bozukluğu (Sosyal Fobi) Nedir?

Sosyal kaygı bozukluğu diğer bir deyişle sosyal fobi, bireyin başkaları tarafından değerlendirilebileceği endişesini yaşadığı toplumsal ortamlarda, rezil olacağı, aşağılanacağı, utanç duyacağı veya gülünç duruma düşeceği konusunda belirgin ve sürekli bir korkusunun olmasıdır.
Sosyal fobisi olan bireyler sosyal ortamlarda veya performans gösterecekleri durumlarda diğer insanlar tarafından olumsuz değerlendirileceklerini düşünerek mantıksız bir korku yaşamaya başlarlar. Aslında kendilerini olumsuz değerlendiren bir başkası değil, kendileridir. Bu korku sebebi ile diğerleriyle etkileşimde bulunmalarını gerektiren sosyal ortamlardan, bir başkasının yanında bir eylemde bulunmaktan kaçınırlar.
Psikodinamik kuram sosyal kaygı bozukluğunu bağlanma kuramı ile açıklar. Bağlanma kuramına göre; temel bakım veren kişi ile olan erken yaşantılar, kişiler arası ilişki şemaları olarak içselleştirilir. Çünkü bebek temel bakım veren kişinin kendisine yakınlığı sayesinde, yaşamını sürdürmek için gerekli olan yetileri öğrenir. Sürekli ve doyum sağlayıcı ilişki tehlikelere karşı güven duygusunun gelişmesini sağlar. Bozuk bir ilişki de güven duygusunu zedeler ve anksiyete yatkınlığını arttırır.
Psikobiyolojik modele göre; doğuştan gelen savunmalar çok güçlü ise, güven duygusu çok zayıf ise, anne-baba aşırı disiplinli ise, anne-baba işbirliğine açık değilse kişilerde anksiyete ve sosyal kaygı bozukluğu gelişebilir.
Öğrenme kuramı sosyal fobiyi, yaşanılan kötü deneyimlerin sonucu olarak açıklar.
Bilişsel davranışçı kuram ise sosyal fobiyi, diğerlerinin gözünde küçük düşme korkusu yüzünden duyulan güvensizlik olarak açıklar. Kişiler, korktukları ortamlara girdiklerinde beceriksiz, güçsüz, yetersiz, beğenilmeyen ve sevilmeye layık olmayan biri olduğunu, mükemmel olması ve kaygılı olduğunu belli etmemesi gerektiğini düşünür ve bu düşüncenin kendilerini aşağılayıcı sonuçları olduğuna inanırlar.
Bu düşüncelerin sonucunda kişilerde, sosyal kaygı bozukluğunun; kızarma, titreme, çarpıntı, terleme, kekeleme, ses titremesi, boğaz kuruluğu, midede rahatsızlık, kaslarda gerginlik gibi fiziksel belirtileri ortaya çıkar.

Bu belirtiler şu ortamlarda görülür:
  • Toplum içinde telefonla görüşme
  • Küçük bir grup etkinliğinde yer alma
  • Toplum içinde yemek yeme
  • Toplum içinde bir şeyler içme
  • Yetkili biri ile konuşma
  • Dinleyiciler önünde konuşma, rol yapma
  • Partiye/ eğlenceye gitme
  • Başkaları tarafından izlenirken çalışma
  • Başkaları tarafından izlenirken yazma
  • Çok iyi tanımadığı biriyle telefonda görüşme
  • Çok iyi tanımadığı biriyle yüz yüze konuşma
  • Yabancılarla karşılaşma
  • Genel tuvaletleri kullanma
  • Birilerinin oturduğu odaya girme
  • İlgi odağı olma
  • Bir toplantıda hazırsızlık konuşma yapma
  • Yetenek, yeti veya bilgi testine tabi tutulma
  • İyi tanımadığı birine onaylanmadığını veya aynı düşüncede olmadığını ifade etme
  • Çok iyi tanımadığı birinin gözlerinin içine bakma
  • Önceden hazırlanmış bir raporu bir gruba sözel olarak sunma
  • Romantik veya cinsel ilişki amacıyla birini tavlamaya çalışma
  • Alınan bir malı parasını geri almak üzere iade etme
  • Parti / davet verme
  • Israrlı bir satıcıya karşı koyma
 
Sosyal Fobi Neden Olur?

Biyolojik Sebepler: Sosyal kaygı bozukluğu beyindeki serotonin miktarı ile ilgilidir. Serotonin sinir hücreleri arasındaki haberleşmeye yardımcıdır. Sosyal kaygı bozukluğu olan kişilerde bu bilgiler gerektiği gibi iletilemez ve bu da stresli durumlarda beynin vereceği tepkiyi değiştirebilir.

Psikolojik Sebepler: Utanç verici veya küçük düşürücü geçmiş bir deneyimin olması sosyal fobi gelişme olasılığını arttırır.

Çevresel Sebepler: Kişiler çevrelerindeki diğer sosyal kaygı bozukluğu olan kişileri gözlemleyerek bu rahatsızlığı kendilerinde geliştirebilirler.

Sosyal Fobi ve Tedavisi
Sosyal fobinin tedavisinde ilaç tedavisi ve psikoterapi kullanılabilir.
Psikoterapide amaç kişinin kendi davranışları ve diğerlerinin bu davranışları yargılama biçimlerine dair işlevsel olmayan inançlarını daha gerçekçi ve işlevsel olanlarla değiştirmektir.
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi18
Bugün Toplam56
Toplam Ziyaret344130
KİŞİSEL GELİŞİM-MAKALELER