Yazar: Yorum Psikoterapi
Kaygılarınızı kontol altına alarak daha mutlu bir yaşama kavuşabilirsiniz.
Son 15 yılda neredeyse herkes aşina oldu kaygı kavramına. Eskilerin evham dediği ve içinde endişe, korku, heyecan, üzüntü gibi bir çok duyguyu barındıran, tanımı zor, yaşaması ise çok daha zor bir duygudur kaygı.
Bir insanın kaygılarının olması son derece doğaldır ve hayatını devam ettirebilmesi için bu kaygılara ihtiyacı da vardır ama yaşam içerisinde bir çok sebep insan için sağlıklı olan bu kaygı seviyesini çok daha yukarılara çeker.
İnsanın yaşadığı kaygılar gündelik yaşamını fazlasıyla etkilemeye başladığında, gün içerisinde sıklıkla kendini hissettirdiğinde, fiziksel yakınmalar da bunlara eklendiğinde ve bu tablo en az 6 ay kadar devam ettiğinde artık bir kaygı bozukluğu olduğundan bahsedebiliriz.
Aslında kaygı bozukluğu insanların yaşadığı en yaygın psiklojik sorunlardan biridir. Yapılan araştırmalar gösteriyor ki yaşamlarının herhangi bir bölümünde kaygı bozukluğu yaşayan insanların oranı %6-7 civarındadır. Bu oran size az gibi mi göründü? Belki de bu şekilde duyarsanız bu oranın ne kadar önemli olduğunu fark edersiniz. Sadece İstanbulda yaklaşık 850.000 kişi hayatının bir döneminde mutlaka kaygı bozukluğu yaşıyor.
Kaygı bozukluğunun temel özelliği, kişinin gündelik hayatta karşılaştığı olaylarla ilgili olarak, engelleyemediği aşırı bir endişe ve kuruntulu beklenti (evham) içinde olmasıdır.
Ekonomik durum, muhtemel iş yükümlülükleri, sağlık sorunları, çocukların yaşayabileceği olaylar, ev işleri, aldatılma, başarılı olamama gibi konularla ilgili olarak aşırı/ölçüsüz endişe ve kuruntular kaygı bozukluğu olan kişilerde sıklıkla görülmektedir.
Kaygı bozukluğu olan kişilerinin sadece üçte biri psikolojik tedavi için psikolog ya da psikiyatristlere başvurmaktadırlar. Birçok hasta genellikle pratisyenlere, dahiliye doktorlarına, kardiyologlara, göğüs hastalıkları hekimlerine veya gastroenterologlara başvurarak, bozukluğun somatik, fiziksel belirtileri için tedavi aramaktadırlar.
Kaygı Bozukluğunda özellikle önemli olan zihinsel süreç, kişinin “çevre üzerinde denetiminin olmadığı” inancıdır. Denetlenemez olaylardan kaynaklanabilecek tehlikeler (kazalar, hastalıklar, felaketler v.s.) zihni sürekli meşgul etmektedir. Kişi sürekli olarak potansiyel tehlike yaratan uyaranları izlemekte, tehlike oluşturmayan uyaranları ise dikkate almamaktadır. Bu durum, hastalarda otomatik ve farkında olunmadan işleyen bir zihinsel düzenektir.
Kaygı Bozukluğu yaşayan kişiler endişelerinin aşırı ve yersiz olduğunu her zaman kabul etmeyebilirler. Kişi yoğun endişesini durduramadığı için dikkatini olağan işlere odaklamakta güçlük çeker, dalgınlaşır. Yüz ve bedenleri gergin olur. Kas gerginliğine bağlı seyirmeler, titreme, ağrı ve sızılar olabilir. Kas gerilimi özellikle boyun ve sırt kaslarında çok yoğundur. Çoğu hasta uyku sorunları, kabus ve karabasanlar yaşar.
Kolay yorulma, ağız kuruluğu, aşırı geğirme, soluk alma ve yutma güçlüğü, çarpıntı, sık idrara çıkma, erken boşalma- ereksiyon güçlüğü, kulak çınlaması, baş dönmesi, uyuşmalar gibi yakınmalar da kaygı bozukluğunda sıklıkla karşımıza çıkar.
TEDAVİ
Kaygı bozukluğu olan kişilerinin en etkili tedavisi psikoterapi ve destekleyici yaklaşımların kombinasyonudur.
Özellikle bilişsel- davranışçı psikoterapiler ile kaygı bozukluğunda başarılı sonuçlar almaktayız. Terapide düşünce biçimlerini ve bunların rahatsızlık verici işlevini kişilere göstermek hedeflenir. Psikoterapilerde düşünce sistemlerinin ve davranışsal koşullanmaların değiştirilmesinin yanı sıra solunum eğitimi, kas gevşetme teknikleri kullanılır. Yagın Anksiyete Bozukluğu yaşadığından şüphelenen kişilerinin mutlaka bir uzmana başvurmaları ve profosyonel destek almaları gerekmektedir.
Uzm. Klinik Psikolog
Yasemin Meriç Kazdal